RSS

Prag (26-31 Ağustos)

Taa haziran da biletimi aldım, heyecanla bekliyorum Prag'ı, zira methini çok duydum. Musa'yı da "gel buluşalım" diye kandırmaya da çok uğraştım ama başaramadım açıkcası.

Yolculuğun ters gideceği başından belli imiş de ben anlamamışım. Ben uçağa binmeye beklerken 1 saat rötar yazısını panoda gördüm. Kerem'e dedim benim hosta haber ver, adam boşuna beklemesin. 1 saat geçti, bu sefer de hoop 2 saat rötara döndü pano. Zaten 3 saattir havalimanındayım, her yer de kapanmaya başlıyor olacak iş mi. Akşam 10 da varmayı planlarken varış saati oldu 12. Bir yandan da umarım bu adamların ulaşım araçları gece yarısı da calışıyordur diye düşünüyorum. Allahtan kafa çalışıyor, elimde metro ve şehir haritası var, bir şekil gideriz dedim. Uzun bekleyişin sonunda uçak gelmeyi başardı da ben de gezime başlayabildim.

Gereksiz detaylara burda son verip Prag'a geçeceğim. İlk izlenimim gayet olumlu. Güzel bir hava, eski binalar, nehir, kale, güzel yemekler ve her şey deli gibi ucuz. Tek yadırgadığım şey uzun süredir konuşulan dile dair tek kelime bile bilmediğim bir yerde olmamamdı herhalde. 3 gün yeter mi yetmez mi diye düşünüp, arkadaş "mümkün değil" deyince 5 gün kalmaya karar verdimdi ama ilk gün nerdeyse şehrin tamamını dolaştım denebilir.

Sabah erkenden evden çıkıp önce old town'u dolaştım, Manes Bridge'i geçerek kaleye tırmanmaya başladım. Kale oldukça büyük, dolaşmaya başlıyorsunuz, bir bakmışsınız saatler geçmiş. Kilise, şehrin tarihini anlatan sergi, minnacık evlerin olduğu altın yol, resim galerisi diye devam ediyor. Akşamları klasik müzik konseri de izlemek mümkünmüş, sağda solda ilanlara baktıkça Alev'in kulakları çınlamıştır herhalde.



Bu arada Prag'da da öğrenci indirimi 26 yaşına kadar geçerli ama öğrenci kimliğinizi gösterdi mi kimse yaşınızı sormuyor. Bütün müzeleri hiç çaktırmadan gezdim ben de.

Kaleden çıkıp, bu sefer merdivenlerden Charles Bridge e doğru ilerledim. İki ucunda birer kule olan, araç trafiğine tıkalı, üzerinde ressamların, takıcıların ve daha aklınıza gelen her türlü sanatçının takıldığ turistik bir mekan.



Akşam olunca hostumla buluştum, Brezilyalı bir grup arkadaşıyla birlikte önce adını yazmayı başaramayacağım bir parkta, sonra da bir rock barda eğlendik. Ertesi sabah birlikte kahvalti yaparız diye bekliyordum ama sabah 11 sularında karnımın gurultusuna daha fazla dayanamayıp kendimi sokaklara attım. İyiki de öyle yapmışım zira bu latin arkadaşlar öğleden sonraya kadar uyuma yetisine sahiplermiş.

İkinci günü de New Town, sonrasında ulusal müze, ve rastgele ara sokaklarda gezinerek geçirdikten sonra akşam CS meeting i için parka geri döndüm. Prag epey populer bir yermiş, dünyanın her yerinden insan vardı toplantıda.


.....

Devami yakında :)

0 yorum: