Akşam 4 te emlakçıyla buluştuk, evi gezdik, etrafı kontrol edip beyaz eşyaların nasıl kullanılacağını öğrendik, elimizde mezuralarla odaların ölçüsünü aldı, vs vs... Arada Deniz'ler aradı, Toprak'ı kontrol edemiyoruz biz daha fazla IKEA da kalamayacağız diye. Aha dedik, sen o kadar uğraş emlakçıyı ikna et, ama mobilya alama. Bir hafta daha göçebe kalacağız diye panik modundayım.
Utanmadan son çare olarak İlker'i aradım. "Selam, bize şöförlük yapmak ister misin?" diye. Sağolsun kabul etti... Sonuç olarak biz IKEA ya gidene kadar saat oldu 6-6.30, ama bir önceki günden hazırlıklıyız, gittik, mobilyalarımızı seçtik, hangi koridordan alınacaklarını listeledik :) Yani hızlıcana girip bir tur ataraktan her şeyi alabiliyoruz. iki araba sepet doldurduk amaufak bir sorun var ki arabanın bagajına sığmayacak veletler, geç kaldığımız için araba da kiralayamıyoruz.
Onur, Kerem ve ilk posta mobilyalar eve doğru yola çıktılar. Ben matların gelmesini bekliyorum depodan, İlker boşaltıp geri gelecek, ikinci turu yapacağız. Bir yandan da 140x200 luk iki yatak bagaja nasıl sığar diye düşünüyoruz. IKEA sen her şeyi düşünürsün, iki tane halı ebatında rulo verdi elimize mat diye de o sorun da çözüldü. Ah be bagajda yer de kaldı, keşke yemek masasıyla sandalyeleri de alaydık diye düşünürken dükkan kapandı tabi o ayrı.
Eve geldiğimizde oğlanlar Poang leri kurmuşlar çoktan, oturcak yerimiz yok değil :) Yatakları da açtık, evimizde kalalım biz bu gece diye, Onurcemin de oteline dönmesine izin vermeyerek ilk misafirimizi ağırladık.
skip to main |
skip to sidebar
Home Sweet Home
Gönderen
Denis
on 20 Şubat 2009 Cuma
/
Comments: (0)
5-6 ev baktıktan sonra daha uğraşmaya gerek yok diyerekten birinde karar kıldık. Okula ve merkeze yürüme 10-15dk, bisikletle 5dk mesafede, süpermarketlerin ve spor salonunun dibinde, bol camlı, güneş alan güzel bir yavrucak. Emlakçı kapanmadan koştura koştura gidip kontratı imzaladık ama hemen taşınamıyoruz, 1 Martı beklemek lazımmış, öyle uygun görmüş ev sahiplerimiz. Pztsi gelin (2si oluyor) anahtarı vereyim dedi abi, "yapma etme, eşya almamız lazım bizim, bir tek cmtsi IKEA ya gidebiliriz, arabalı arkadaş çalışıyor" diyerekten cumartesiye ikna etmeyi başardık elemanı. Özetle 1 hafta daha Deniz lerdeyiz :)
Reporting from Leuven
Gönderen
Denis
on 19 Şubat 2009 Perşembe
/
Comments: (0)
Pazar gunu Benligiray turizmle sabahin 5 inde havaalanina dogru baslayan yolculugumuz, Kerem beyin teşrif edip gelmesi, valizlerin teslimini takriben İsBankasi Lounge unda kahvaltiyla devam etmiştir. Ucaga bu sefer akillanip nerdeyse son binen yolcular olarak gezimizin Tr ayagini sonlandirdik. Bu arada bir onceki gün agzimi sulandiran Engin e sevgilerimi iletmeyi borç bilirim, elimize menu niyetine verdikleri tek sey kahvaltida ne yiyecegimizi bildiren kagitcikti. Hani coktan secmeli leziz menuler diye isyan bayragimi cekiyorum. Bir de kendime not: acil cikistaki koltuklar yatmiyor, niye inat ediyorsun.
Neyse 3.5 saat sonunda gezimizin Bruksel ayagi basliyor. Eralp geldi bizi topladı, eve attı. E pazar günü gezelim diye de biraz oturup dışarı çıktık. 3 tumuli denilen tepeciklere soyle bir baktık, sonra golcukler etrafında dolaşmaya gittik. Belçikanın havası görmeyeli soğumuş bu arada, geldiğimiz gün kar bilem yağdı. Yere düştüklerini göremesek de, akşam camdan bakınca fırtına var izlenimi uyanıyordu. Asıl ilginç olan nokta Toprak'ın (Denizle Eralp in velet) soğuktan titremesine, suratının kıpkırmızı olmasına rağmen oyun alanından ayrılmak istememesi ama. Azme hayran olmamak elde değil.
4 gündür ne yaptınız derseniz: Pztsi üniversiteye kaydolduk, bölüme girip çıkabilmemiz için kimlik kartlarını aktive ettirmek ve bölümden email hesabı almak için bölüme geldik.. Bir baktık ki dönem başlıyor yaşasın resepsiyonu varmış, dediler kimseyi bulamazsınız, gelin siz için. :) E madem durum öyle, bir belçika biralarıyla da hasret gidereyim dedim ben de. Salı sabahtan kalan işleri hallettik, ve ev bakınmaya başladık. Sağolsun adamlar yurtlarda temporary housing size olmaz, buyrun özel sektor listesi diye elimize tutuşturdular. Azimle biz apartman ya da ev istiyoruz diyoruz, studio tutun daha ucuz olur diyorlar (listede o doğrultuda zaten)... Zekiler ya 2 ayrı odaya ihtiyacımız olduğunu idrak edemediler. Neyse durum öyle olunca biz de netten bakalım dedik. Buranın emlakçıları da bir cins, öğleden sonra çalışmazlar, biz şunu beğendik görmek istiyoruz dersin 2 gün sonraya randevu verirler falan. Şu ana kadar 5 ev görmeyi başardık, 1 saat içinde 6.ya bakmaya gideceğiz. Ama büyük ihtimalle dün beğendiğimiz iki evden birini tutacağız. 8 gün içinde zaten "biz geldik" diye kaydolmamız lazım, ama o da adressiz olmuyor. Dün gittik 8 gün şart değil dediler ama geç gidersek de nerde kaldınız deme ihtimalleri var tabi, gavur bunlar belli olmaz. Zaten ev sahiplerimize de çok yük olmamak lazım :p
Bütün gün bir o tarafa bir bu tarafa yürümekten başka bir şey yapmıyoruz sizin anlayacağınız. Hatta artık yürümekten de vaz geçtik, mümkün olduğunca beleşe verdikleri otobüs biletinden faydalanıyoruz. Pazar konferans başlıyor, o kadar çok sürtcek vaktimiz olamayacak ama ev bulursak taşıtacak bir sürü insan olacak en azından.
Hala burdaki cep telefonu hattım ve banka hesabım duruyormuş, ona sevindim bi de
Neyse 3.5 saat sonunda gezimizin Bruksel ayagi basliyor. Eralp geldi bizi topladı, eve attı. E pazar günü gezelim diye de biraz oturup dışarı çıktık. 3 tumuli denilen tepeciklere soyle bir baktık, sonra golcukler etrafında dolaşmaya gittik. Belçikanın havası görmeyeli soğumuş bu arada, geldiğimiz gün kar bilem yağdı. Yere düştüklerini göremesek de, akşam camdan bakınca fırtına var izlenimi uyanıyordu. Asıl ilginç olan nokta Toprak'ın (Denizle Eralp in velet) soğuktan titremesine, suratının kıpkırmızı olmasına rağmen oyun alanından ayrılmak istememesi ama. Azme hayran olmamak elde değil.
4 gündür ne yaptınız derseniz: Pztsi üniversiteye kaydolduk, bölüme girip çıkabilmemiz için kimlik kartlarını aktive ettirmek ve bölümden email hesabı almak için bölüme geldik.. Bir baktık ki dönem başlıyor yaşasın resepsiyonu varmış, dediler kimseyi bulamazsınız, gelin siz için. :) E madem durum öyle, bir belçika biralarıyla da hasret gidereyim dedim ben de. Salı sabahtan kalan işleri hallettik, ve ev bakınmaya başladık. Sağolsun adamlar yurtlarda temporary housing size olmaz, buyrun özel sektor listesi diye elimize tutuşturdular. Azimle biz apartman ya da ev istiyoruz diyoruz, studio tutun daha ucuz olur diyorlar (listede o doğrultuda zaten)... Zekiler ya 2 ayrı odaya ihtiyacımız olduğunu idrak edemediler. Neyse durum öyle olunca biz de netten bakalım dedik. Buranın emlakçıları da bir cins, öğleden sonra çalışmazlar, biz şunu beğendik görmek istiyoruz dersin 2 gün sonraya randevu verirler falan. Şu ana kadar 5 ev görmeyi başardık, 1 saat içinde 6.ya bakmaya gideceğiz. Ama büyük ihtimalle dün beğendiğimiz iki evden birini tutacağız. 8 gün içinde zaten "biz geldik" diye kaydolmamız lazım, ama o da adressiz olmuyor. Dün gittik 8 gün şart değil dediler ama geç gidersek de nerde kaldınız deme ihtimalleri var tabi, gavur bunlar belli olmaz. Zaten ev sahiplerimize de çok yük olmamak lazım :p
Bütün gün bir o tarafa bir bu tarafa yürümekten başka bir şey yapmıyoruz sizin anlayacağınız. Hatta artık yürümekten de vaz geçtik, mümkün olduğunca beleşe verdikleri otobüs biletinden faydalanıyoruz. Pazar konferans başlıyor, o kadar çok sürtcek vaktimiz olamayacak ama ev bulursak taşıtacak bir sürü insan olacak en azından.
Hala burdaki cep telefonu hattım ve banka hesabım duruyormuş, ona sevindim bi de