skip to main |
skip to sidebar
Gunes Kremi
Gönderen
Denis
on 17 Haziran 2009 Çarşamba
/
Comments: (0)
Bugun Pinar sayesinde 70 faktor gunes kreminin varligini ogrendikten sonra bakalim adamlar baska neler yapmis diye neutrogena nin sayfasina gittim. Yillar once farketseydim yazlari hayatimi kurtaracak ve zenciye donmemi engelleyecek urunu gururla sunarim. SPF 100+ :) Herkesin beyaz oldugu bir ulkede eczaneye gidip bundan istersem ne gibi bir tepki vereceklerini merak etmekteyim.
Incelemek isteyen baska ruh hastasi arkadaslarim varsa burdan bakabilirsiniz.
Incelemek isteyen baska ruh hastasi arkadaslarim varsa burdan bakabilirsiniz.
Tatil ?
Gönderen
Denis
on 7 Haziran 2009 Pazar
/
Comments: (0)
Eskiden, çok değil geçen seneye kadar, bu sene hangi kuzey ülkesine gitsem diye düşünen ben artık değişiklik yaparak 3 ayda bir Türkiye ye uğrayacağım sanırsam. Allahtan artık senede 25 iş günü tatilim var da hala daha turistik aktivitelere zaman kalabiliyor.
Neyse gittim, gördüm, koşturdum geldim diye özetleyebiliriz sanırsam. Öğlen 2 de okuldan çıkarak başlayan yolculuğum sırasıyla Antwerp, Amsterdam, İstanbul aktarmalarıyla sabah 7 sularında Ankara da son buldu. Voucher var oley ucuza gidecem derseniz 3.5 saatlik yolun ne kadar uzayabileceğini de burdan çıkarırsınız. Uyku mu? O da ne?
Bir kahvaltının ardından sosyete pazarı, biraz kestirme, apar topar kuaför üstü öncelikli geliş sebebim olan Özerin düğününe yetişebildim.
Ertesi gün uzun zamandır beklenen pazar kahvaltısı ve pideler, akabinde kuzenlerin yeni evini ziyaret, Nezo'dan taze açılmış mantılar. Özetle itinayla mide fesatı nasıl geçirilir diye yoğun bir çalışma içindeyiz.
Pazartesi hamam üstü masaj, ordan ver elini Eymir'de rakı balık, akşam da Süheyla ile buluştu mu tamamdır. Salı sabahını squash oynayarak, öğleden sonrasını şirkette çalısarak geçirdimi de tatili yarılıyoruz zaten. Acaba her şey yetişecek mi paniği başlıyor sonra da.
Çarşamba ikinci asil geliş amacımız olan Seda-i ziyaret, anneye laptop aranma derken bir gün daha uçup gidiyor. Perşembe sabahtan gene işe git, ödül olarak öğlene Quick China (bu sefer hiç resim çekilmemişiz şimdi farkettim), bölüm ziyareti ve dedikodu, akşama da n. geleneksel aile yemeği derken bir gün daha uçtu gitti.
Cuma Seda ya tekrar uğramazsam olmaz tabi, yok mudur bu işi daha çabuk halletmenin yolu, kalan arkadaşları ayak üstü görmek lazım zira akşama Alper'deyiz. İlke de geliyor bu sefer, gitmeden göremedikti çocuğu. Cumartesi çatı da kahvaltıyı da yaptık mı eve gidip otobüs saatine kadar miskinlik yapabilirim.
Bu sefer akşam 19.30 da başlayan otobüs yolculuğum sabah 10.30 sularında Brükselde noktalandı, Leuven e varana kadar gene 12.30 oldu o ayrı.
Eksik kalanlar yok mu derseniz elbetteki var. İstanbul'a uğrayıp Engin'i ve kuzenleri görecek vaktim olmadı, artık bir dahaki sefere (sıradaki düğün ne zamansa) önce orda duraklarım. Bir de Yapı Kredi'nin Atatürk Havalimanındaki lounge una giremedim içimde kaldı. Neymiş efendim platinden aşağısı kurtarmazmış, limitimi artırıp bana yeni kart göndermeyen YK ya burdan sevgilerimi iletiyorum.
Neyse gittim, gördüm, koşturdum geldim diye özetleyebiliriz sanırsam. Öğlen 2 de okuldan çıkarak başlayan yolculuğum sırasıyla Antwerp, Amsterdam, İstanbul aktarmalarıyla sabah 7 sularında Ankara da son buldu. Voucher var oley ucuza gidecem derseniz 3.5 saatlik yolun ne kadar uzayabileceğini de burdan çıkarırsınız. Uyku mu? O da ne?
Bir kahvaltının ardından sosyete pazarı, biraz kestirme, apar topar kuaför üstü öncelikli geliş sebebim olan Özerin düğününe yetişebildim.
Ertesi gün uzun zamandır beklenen pazar kahvaltısı ve pideler, akabinde kuzenlerin yeni evini ziyaret, Nezo'dan taze açılmış mantılar. Özetle itinayla mide fesatı nasıl geçirilir diye yoğun bir çalışma içindeyiz.
Pazartesi hamam üstü masaj, ordan ver elini Eymir'de rakı balık, akşam da Süheyla ile buluştu mu tamamdır. Salı sabahını squash oynayarak, öğleden sonrasını şirkette çalısarak geçirdimi de tatili yarılıyoruz zaten. Acaba her şey yetişecek mi paniği başlıyor sonra da.
Çarşamba ikinci asil geliş amacımız olan Seda-i ziyaret, anneye laptop aranma derken bir gün daha uçup gidiyor. Perşembe sabahtan gene işe git, ödül olarak öğlene Quick China (bu sefer hiç resim çekilmemişiz şimdi farkettim), bölüm ziyareti ve dedikodu, akşama da n. geleneksel aile yemeği derken bir gün daha uçtu gitti.
Cuma Seda ya tekrar uğramazsam olmaz tabi, yok mudur bu işi daha çabuk halletmenin yolu, kalan arkadaşları ayak üstü görmek lazım zira akşama Alper'deyiz. İlke de geliyor bu sefer, gitmeden göremedikti çocuğu. Cumartesi çatı da kahvaltıyı da yaptık mı eve gidip otobüs saatine kadar miskinlik yapabilirim.
Bu sefer akşam 19.30 da başlayan otobüs yolculuğum sabah 10.30 sularında Brükselde noktalandı, Leuven e varana kadar gene 12.30 oldu o ayrı.
Eksik kalanlar yok mu derseniz elbetteki var. İstanbul'a uğrayıp Engin'i ve kuzenleri görecek vaktim olmadı, artık bir dahaki sefere (sıradaki düğün ne zamansa) önce orda duraklarım. Bir de Yapı Kredi'nin Atatürk Havalimanındaki lounge una giremedim içimde kaldı. Neymiş efendim platinden aşağısı kurtarmazmış, limitimi artırıp bana yeni kart göndermeyen YK ya burdan sevgilerimi iletiyorum.