Hizmette sınır tanımayan okulumuz biz işe gidip gelirken zorluk çekmeyelim diye sağolsun güzelim üniversite bisikletlerinden bir tane tahsis ediyor, bakım onarım masraflarını da karşılıyor. Özgül'ün iddiasına göre tam olarak bizim değil aslında 100 yıllığına kiralıyorlar ama zaten o kadar uzun yaşamayız.
Unutkanlığımdan bir türlü benimkinin resmini çekmeyi başaramadım ama bir önceki modellerin resmini internetten bulabildim. İnşallah çıkmaz ayın son çarşambası doğru resimle değiştiririm.
Bu arada bisikletin beklentilerimi tam olarak karşılamadığını da söylemeden geçemiycem. Kendisinin 7 vitesi var ama ilk 4 tanesini kullanmaya bile gerek yok, kağnı hızında gidiyor. Sonracıma selede benim toto loplarımın gelmesi gereken yerlerde ne hikmetse iki tane çıkıntı var, bir yandan öne doğru kayıyorum öbür taraftan kemiklerim batıyor. Gidonda da bir saçmalık var ama hala çözemedim, kolum uzun uzadıya ağırlık çalışmış gibi yoruluyor. Benim eski külüstür hiç de fena değilmiş aslında ama bu daha havalı :))
skip to main |
skip to sidebar
Redecoration
Gönderen
Denis
on 9 Mayıs 2009 Cumartesi
/
Comments: (0)
Haftaya Sanem geliyor malum hazırlık yapmak lazım, yatak yorgan hazır da tahmin edeceğiniz üzere çarşaf ve yatak takımı namevcut. Ben de bunu bahane ederek IKEA ya bir gideyim, hem İsveç köftemi yiyeyim, hem de alışveriş yapayım dedim. Eski çarşaflar makineye, yenileri hooop benim yatağa. Yakışmışlar di mi?
Free as a bird
Gönderen
Denis
on 7 Mayıs 2009 Perşembe
/
Comments: (0)
Aylardır beklediğimiz an sonunda geldi. Hapis kaldık buralarda, vizenin de tarihi doldu diye söylenirken dün sonunda posta kutusundan kimliklerin şifreleri çıktı. Bugün de gidip alıverdim hemen oturma iznimi. Yaşasın özgürlük, artık uçak bileti bakmaya başlayabilirim haftasonları için :))
1. Decathlon çıkart(ama)ması
Gönderen
Denis
on 2 Mayıs 2009 Cumartesi
/
Comments: (0)
Sonunda decathlona gidip bakınacağım güya. Netten baktım hangilerine ulaşabilirim diye (nedense büyük mağazaları şehir içine pek koymuyorlar). Brugge deki güzel gözüktü, Kuzey Denizi kenarında, tren istasyonuna 4km, hem Kerem'in de henüz gitmediği bir şehir.
Googlemaps ten döneceğimiz yolları yazdım, 25dk lık bir yol güya. Git git bomboş bir yol üstündeyiz ama, mağaza adayı bir yer yok ortalıkta. Baktık tepe üstüne çıkan bir merdiven var, dedik çıkalım en azından sahilden yürürüz. Bizi şöyle bir manzara karşıladı.
Ucşuz bucaksız bir sahil, bu sefer de girdik çıkamıyoruz, etrafta başka köprü yok zira. Dedik ilerdeki evlerin orda kesin vardır, gidelim noolcak, nasıl olsa dükkan mükkan yok. İlerisi şimdi adını bile hatırlamadığım bir kasaba çıktı, barın tekine girip sordum nerde bizim Decathlon diye. Amca dedi "burda mı arıyorsunuz, o Brugge de". Dedim "e burası o cadde ama biz görmedik". Cevap çok manidardı:
Belçikadasınız, burda biz yolları gittikleri şehre göre adlandırıyoruz
Ben biliyorum da, google bilmiyor sagolsun. Blankenbergsesteenweg lerden tekini olması gerektiği gibi diğerini ayırarak Blankenbergse steenweg diye yazarsan öbürünü bulamazsın tabi. Biz de mal gibi yanlış yere gideriz.
Decathlon aramaktan vazgeçip günün geri kalanını Brugge de geçirmeye karar verdik mecburen. Yazımı Fransız amcanın halimize acıyıp çektiği foto ile sonlandırıyorum. İşte size o fiks kare :)
Googlemaps ten döneceğimiz yolları yazdım, 25dk lık bir yol güya. Git git bomboş bir yol üstündeyiz ama, mağaza adayı bir yer yok ortalıkta. Baktık tepe üstüne çıkan bir merdiven var, dedik çıkalım en azından sahilden yürürüz. Bizi şöyle bir manzara karşıladı.
Ucşuz bucaksız bir sahil, bu sefer de girdik çıkamıyoruz, etrafta başka köprü yok zira. Dedik ilerdeki evlerin orda kesin vardır, gidelim noolcak, nasıl olsa dükkan mükkan yok. İlerisi şimdi adını bile hatırlamadığım bir kasaba çıktı, barın tekine girip sordum nerde bizim Decathlon diye. Amca dedi "burda mı arıyorsunuz, o Brugge de". Dedim "e burası o cadde ama biz görmedik". Cevap çok manidardı:
Belçikadasınız, burda biz yolları gittikleri şehre göre adlandırıyoruz
Ben biliyorum da, google bilmiyor sagolsun. Blankenbergsesteenweg lerden tekini olması gerektiği gibi diğerini ayırarak Blankenbergse steenweg diye yazarsan öbürünü bulamazsın tabi. Biz de mal gibi yanlış yere gideriz.
Decathlon aramaktan vazgeçip günün geri kalanını Brugge de geçirmeye karar verdik mecburen. Yazımı Fransız amcanın halimize acıyıp çektiği foto ile sonlandırıyorum. İşte size o fiks kare :)
GPS her eve lazim :))
Gönderen
Denis
on 1 Mayıs 2009 Cuma
/
Comments: (0)
Malum bugün 1 Mayıs, diğer adıyla işçi bayramı (tatili de denebilir) doğal olarak da çalışmak yasak. Her yer kapalı olunca yapacak bir şey yok, spora da gidemiyoruz bari çıkıp biraz koşayım dedim. Hem önceki akşam içtiklerimi de yakarım süper olur mantığıyla. Güya yarım saat 45 dk koşup gelecem de sonra keremle dışarda yiyeceğiz.
Neyse ben evden çıktım, kampus içindeki yola kendimi vurdum. Bir süre sonra orman yolu bitti, dur şehrin şu tarafında orman vardı diye kendimi hiç gitmediğim yollara vurdum. Güzelim villaların yanından geçip, "vay be ne güzel evler varmış" diye salyalarımı akıtaraktan sonunda ormana ulaştım. Kocaman kocaman ve yüksek ağaçlardan gökyüzü bile gözükmeyen süper bir mekan.
Baktım bisiklet rotası tabelası var onu takip edeyim dedim, bi tane şehirler arası otobanın altından geçip bir süre sonra ona paralel gitmeye başladı yol. Hadi bakalım nerde bulcam kendimi diye bir endişe sardı beni. Kaybolmak da sorun yok, eninde sonunda eve dönerim ben de yanımda bir tek evin anahtarı var. Ne telefon, ne para ne de otobüs bileti...
Biraz uzun bir dönüş yolu olacak diye bir endişe sardı beni. Neyse ki az sonra güzide otobanın altından geçen başka bir yol bulup Leuven olduğunu tahmin ettiğim tarafa döndüm dönmesine de hala tanıdık değil etraf. Biraz sonra ilerde yüksek binalar gözüktü, dedim kesin bizim süpermarketin orası. Buralarda kolay kolay modern(?) bina bulunmuyor malum. Az daha ilerleyince baktım ki okul otobüsünün geçtiği sokak dedim tamam bu iş.
Neyse daha da uzatmaya gerek yok. Özetle benim yarım saatlik koşu oldu 1 saat 15-20dk arası bir şey. 9km lik güzargah da ektedir, siz siz olun aceleniz varken bilmediğiniz yollara girmeyin :))
Neyse ben evden çıktım, kampus içindeki yola kendimi vurdum. Bir süre sonra orman yolu bitti, dur şehrin şu tarafında orman vardı diye kendimi hiç gitmediğim yollara vurdum. Güzelim villaların yanından geçip, "vay be ne güzel evler varmış" diye salyalarımı akıtaraktan sonunda ormana ulaştım. Kocaman kocaman ve yüksek ağaçlardan gökyüzü bile gözükmeyen süper bir mekan.
Baktım bisiklet rotası tabelası var onu takip edeyim dedim, bi tane şehirler arası otobanın altından geçip bir süre sonra ona paralel gitmeye başladı yol. Hadi bakalım nerde bulcam kendimi diye bir endişe sardı beni. Kaybolmak da sorun yok, eninde sonunda eve dönerim ben de yanımda bir tek evin anahtarı var. Ne telefon, ne para ne de otobüs bileti...
Biraz uzun bir dönüş yolu olacak diye bir endişe sardı beni. Neyse ki az sonra güzide otobanın altından geçen başka bir yol bulup Leuven olduğunu tahmin ettiğim tarafa döndüm dönmesine de hala tanıdık değil etraf. Biraz sonra ilerde yüksek binalar gözüktü, dedim kesin bizim süpermarketin orası. Buralarda kolay kolay modern(?) bina bulunmuyor malum. Az daha ilerleyince baktım ki okul otobüsünün geçtiği sokak dedim tamam bu iş.
Neyse daha da uzatmaya gerek yok. Özetle benim yarım saatlik koşu oldu 1 saat 15-20dk arası bir şey. 9km lik güzargah da ektedir, siz siz olun aceleniz varken bilmediğiniz yollara girmeyin :))